Yayınlarımız

    *Yazar ismine göre sıralama yapılmıştır.

Not: Bu sayfa mobil uyumlu değildir.

Ed. AHMET ÖZCAN

*Çerkeş Araştırmaları -I-

Çerkeş, stratejik ve jeopolitik konumu ile Kuzeybatı Anadolu`nun müstesna kasabalarından biridir. Konum olarak doğu ve batı istikametinde önemli şehirleri birbirine bağlayan bir mevkide bulunmaktadır. Bu özelliklerinden dolayı Çerkeş çevresinde ilk çağlardan itibaren birçok medeniyetin izlerini görmek mümkündür. Yöreye sırayla Hititler, Paflagonlar, Persler, Pontuslar, Galatlar, Romalılar, Bizanslılar, Danişmendli Beyliği, Anadolu Selçukluları, Candaroğulları ve Osmanlılar hâkim olmuşladır. Özellikle Osmanlıların Çerkeş ve çevresinde gerçekleştirmiş olduğu imar ve bayındırlık faaliyetleri kasabanın kurulmasında ve gelişmesinde çok önemli rol oynamıştır.

Çerkeş tarihi ve kültürü hakkında yazılanlar incelendiğinde bu konuda literatürün yetersiz olduğu görülmektedir. Bu bağlamda çalışma ile Çerkeş tarihi hakkında önemli bir literatür ortaya konmuştur. Her şeyden önce bu kitap çalışması, Çerkeş tarihi ile ilgili olarak çeşitli araştırmacıları ve akademisyenleri bir araya getirmiştir. İlkçağlardan günümüze kadar geniş bir zaman diliminde oluşturulan konu başlıkları, bu konuda yazarların kıymetli mesai ürünleri olarak ortaya çıkmış ve oldukça dikkat çekici sonuçlar ortaya koymaktadır. Çalışmada yer alan konular incelendiğinde. Çerkeş tarihi ile ilgili pek çok konuda ilk sözün söylendiği, bilinmeyen ve yanlış bilinen birçok konunun aydınlatıldığı görülecektir. Kitapta Çerkeş tarihinin ilkçağlardan günümüze kadar belirli başlıklar altında ele alınması, yörenin Türkleşmesi ve İslamlaşması, Çerkeş`in kurulması ve gelişmesi önemlidir.

(Tanıtım Bülteninden)

ISBN : 9786257426398

Yay. Haz. AHMET ÖZCAN

*Osmanlı`dan Cumhuriyete Jandarma

19. yüzyılın başından itibaren Fransa merkezli olarak Avrupa`nın birçok yerinde jandarma teşkilatları kurulmuştur. Osmanlı Jandarması da, bu tarihselliğin bir ürünü olarak yaklaşık iki yüz yıl öncesinde ortaya çıktığında, devletin modern ihtiyaçlarıyla doğru orantılı olarak yeniden düzenlenmesinin bir parçası oldu. Tanzimat Fermanı ile anlam bulan yeni düzenin fermana yansıyan ilk maddelerinde iç güvenliğe vurgu yapılmıştır. Yapılan bu vurgu, aynı zamanda modern kolluğun kuruluşuna referans olan bir nitelik taşımaktadır.
Kurumların kamusal işlevi sosyal, beşeri ve siyasal bilimlerin araştırma alanlarına açıktır. Jandarma üzerine de kurumsal çalışmalar yapılmıştır fakat bizim temel argümanımız, dünden bugüne varlığını sürdüren ve gelecekte de varlığından vazgeçilmesi güç olan bir kurum olarak devam edecek olan Jandarma Teşkilatı`nın devraldığı mirasın ve değişim süreçlerinin öncelik olarak tarih disiplini tarafından oluşturulacak bir zemine ihtiyaç duyması üzerinedir. Bu zeminde diğer disiplinlerin katkısıyla yapılacak araştırmalar Jandarma`yı esasında her kurumun ihtiyacı olan entelektüel bir atmosferle buluşturacaktır. Bu da Jandarma Teşkilatı`nı zamanın ruhuyla uyumlu, süreklilik ve değişme konusunda dinamik, mesleki pratikleri, tecrübî bilgiyi bilimsel bilgiye dönüştürüp kurum içi ve kurum dışında işlevsel hale getirebilecek zihinsel formasyonla donatmış olacaktır.
Kuruluşundan bugüne kadar geçen sürede görev alanının hem coğrafi hem de çeşitlilik olarak çokluğu Jandarma’ya zengin bir miras bırakmıştır. Bu zengin mirasla ilgili sosyal, siyasal ve beşeri bilimler alanlarında kayda değer çalışmaların olmadığı, bibliyografik veriden anlaşılmaktadır. Hazırladığımız bu kitabın bir boşluğu dolduracağı ve bundan sonra yapılacak çalışmalara referans olacağını umuyoruz.

(Tanıtım Bülteninden)

ISBN : 9786057501523

Ed. AHMET ÖZCAN

*Çağdaş Türkiye Tarihi

Osmanlı Devleti’nin son döneminde yaşanan olayları devletin yıkılışı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş serüvenini bilimsel bir bakış açısıyla ve anlaşılır bir biçimde ortaya koyan bir eserdir. Çalışma; üniversitelerde okutulan Cumhuriyet Tarihi, Atatürk İlke ve İnkılapları Tarihi, Türk Modernleşme Tarihi ve Siyasi Tarih derslerinde kaynak olarak kullanılabilir. Bunun yanında kitap, 19. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar bu coğrafyada yaşanan askerî, siyasi, kültürel ve toplumsal değişimin sağlıklı bir biçimde anlaşılması için her seviyeden okuyucuya hitap etmektedir.

Çalışma aşağıdaki konulardan meydana gelmektedir:

-Avrupa’da Aydınlanma ve Değişim -Türk Modernleşmesi

-Üç Kıta İmparatorluğu’nun Çöküşü

-Kapitalizmin Gölgesinde Büyük Hesaplaşma: Birinci Dünya Savaşı

-Birinci Dünya Savaşı Sonrası Dünya Düzeni ve Yeni Sınırlar

-Bir Millet Uyanıyor: Milli Mücadele Başlıyor

-Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti

-Lozan Antlaşması ve Sonrası Türk Dış Politikası (1923-1938)

-Atatürk Dönemi İnkılapları

-Atatürk İlkeleri

-İsmet İnönü Dönemi (1938-1950)

-Çok Partili Hayata Geçiş (1945-1950)

-Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Temel Kaynakları

ISBN: 9786050370324

Sayfa Sayısı: 400

ÖNİZLEME

Ed. AHMET ÖZCAN

*Geçmişten Günümüze Türkiye`de Sahil Güvenlik

Son yıllarda sahil güvenlik haberleri medyada daha fazla yer bulmaktadır. Bu artışta, deniz yoluyla düzensiz göç hareketliliğinin farklı nedenlere bağlı olarak artmasının yanı sıra kıyıların hâlen kaçak ticari mal, silah, insan, terör vb. konularda cazip alanlar oluşturmasının da etkisi bulunmaktadır. Sahil güvenliği ve bu kavramla ilişkili kurumların tarihsel temelleri çok erken devirlere dayansa da bu güvenliği sağlayacak profesyonel yapıların ortaya çıkışı ve bağımsız kolluğa dönüşmesi nispeten yenidir. Buna rağmen tarihsel köklerinin eskiliği onu gelişmeler karşısında güçlü kılmaktadır. Türkiye’de Sahil Güvenlik Komutanlığı bünyesinde verilen hizmetler, güvenlik algısı ve stratejileri, modern dünyanın problemleri karşısında değisime açık olarak şekillenmektedir.

Günümüzde Sahil Güvenlik Teşkilatı’nın hizmet alanı, bağlılığı, personel eğitimi ve teknolojik imkânları geçmişe oranla daha belirginleşmiştir. Sahil Güvenlik hizmetlerinin tarihi eski dönemlere uzansa da Sahil Güvenlik adıyla bir teşkilatın kurulması yakın tarihlidir. Tarih arastırmalarında bir kurumun başlangıcı için kabul edilen tarih, genellikle kurumların bugünkü adlarıyla kuruluşundan çok öncesinde aranır. Kurumların adları yeni olabilir fakat onların yaptığı hizmetleri çok erken tarihlerden beri yürüten birimler ve bugünkü kurumları ortaya çıkaran uzun bir süreç vardır. Birbirinden farklı dönemlerde sahil güvenliği konu edinen yazıları içeren kitabımızla bu durum daha açık bir şekilde ortaya çıkarılmıştır. Kitabımız aynı zamanda Türk Sahil Güvenlik Teşkilatı ile ilgili yapılmış kapsamlı ilk çalışmadır. Modern anlamıyla bu tür kurumların kuruluşuna ilişkin referanslar Batı’da aransa da esasen bu cografyada Türk Sahil Güvenlik Teşkilatı’nın köklerini bulabileceğimiz geniş bir alan karşımıza çıkmaktadır. Tarihsel süreçte sahil güvenlik konusunun araştırılması, devletin güvenlik algısı ve kolluk hizmetlerinin zamanın ihtiyaçlarıyla ilişkili olarak nasıl değistiğini gösterirken; ilgili devlet kurumlarının tarihine de ışık tutacaktır.
Tarih merkezli hazırlanan bu kitabın, kurumsal bilincin olusmasında tarih bilgisine duyulan ihtiyacı karsılayacağı ve sahil güvenlik konusuna dışarıdan bakanlara sempatik bir alan olusturarak yeni çalısmaların doğuşuna ilham olacağı düşünülmektedir. Kolluk tarihi çerçevesinde doğrudan sahil güvenlik konusunu ele alan çalısmamız araştırmacıların ve meraklıların zihnine sahil güvenlik olgusunu yerleştirirken bu konuda yapılması gerekenlerin henüz baslangıcında olduğumuzu da gösterecektir.
(Tanıtım Bülteninden)
ISBN: 9786257228596
Sayfa Sayısı: 704

Ed. AHMET ÖZCAN

*Dünyada Osmanlı Tarihyazımı -I-

Çok değil, yüz yıl kadar önce Türkiye’de tarihçiler Osmanlı tarihinin yazılmadığını iddia ediyorlardı. Daha doğrusu bu iddialar Osmanlı tarihinin çağdaş yöntemlerle yazılmadığı üzerineydi. Henüz modern tarih düşüncesi ve araştırmalarının başında olan tarihçiliğimiz için her iki iddianın da doğruluk payı vardı. Oysa bu durum kendilerinden öncekiler tarafından da fark edilmişti. Hanedan tarihi ve vakanüvislerin yazdıklarının dışında Osmanlı tarihi farklı cepheleriyle ele alınmamıştı. Osmanlı tarihini geniş kaynak kullanarak bütünüyle ele alan ilk örneği yabancılar verdiler. Joseph von Hammer-Purstgall bunların başında gelmektedir.

Dünyada Türk tarihçiliği başlığı altında Osmanlı tarihi araştırmalarının yanısıra Türk tarihinin diğer safhalarını içeren kayda değer yayınlar yapılmıştır. Bu çalışmanın ilgi odağı doğrudan Osmanlı tarihyazımı olarak seçildi. Sorularımız Osmanlı araştırmalarının yürütüldüğü ülkelerde Osmanlı tarihine ilginin başlaması, yükselişi, düşüşü veya Osmanlı tarihinin bir parçası olmasına rağmen bazı ülkelerde yeterli ilgiyi neden görmediği üzerinde şekillendi. Doğu Avrupa, Balkanlar, Kafkaslar, Ortadoğu, Kuzey Afrika ülkeleri Osmanlı Devleti ile iç içe geçen tarihlerine rağmen birçoğunun tarih araştırmalarında Osmanlı Tarihi kayda değer bir yere sahip değildir. Bu çalışmada bunun nedenlerinin yanısıra dünyadaki çeşitli ülkelerin Osmanlı Tarihini nasıl bir perspektifte aldıkları ortaya konulacaktır. Bu ilk ciltte Rusya, Fransa, Almanya, Avusturya, Macaristan, Hollanda, İtalya, Yunanistan, İsveç, Bulgaristan ve Arap ülkeleri odak noktası kılınarak bu soru yanıtlanmaya çalışılmıştır.

ISBN:9786257030410

Sayfa Sayısı: 487

Ed. AHMET ÖZCAN

Hali İnalcık Armağanı-IV
Tarih Araştırmaları
 

İÇİNDEKİLER

 

Özlem Kutkan
Osmanlı İmparatorluğu’nda Bir Misyoner Hekim ve Dünyası: David H. Nutting (1854-1875)
 
Fatih Durgun
Lancaster İngilteresi’nin İlk Yıllarında Veraset Usulü Tartışması ve Tarihyazımı
 
Hasan Hüseyin Güneş
Kudüs Halilurrahman Vakfındaki Aksaklık ve Bozulmalar Üzerine Bir Değerlendirme (16. ve 17. Yüzyıllar)
 
Zahit Atçıl
Çağdaşlarının Gözünden Rüstem Paşa’nın Sadrazamlığı 
 
Szabolcs Hadnagy
1658 Erdel Seferi’ne Yönelik Planlar ve Hayata Geçirilişi
 
Esra Özsüer
Popüler Kültür Açısından Yunan Sinemasında “Fustanella” Filmleri ve Anti-Türk Propagandası
Kadir Kon
Atatürk’ün Türkiyesi Yolunda 1923 (II.) TBMM Seçimleri Hâkimiyet-i Milliye Gazetesi Temelinde Bir Süreç Analizi
 
Mustafa Tanrıverdi
Rusya’da Köylülerin Köleleştirilme Sürecinde Hukuki Düzenlemeler
 
Erol Karcı
Sivas Vilayeti’nin İdari, Ekonomik ve Sosyal Durumuna Dair Tespitler (1914-1915)
 
İdris Yücel - Biray Çakmak
Osmanlı Devleti’nin Eski Eser Politikası
 
Mustafa İnce
El-Ahram Gazetesinin Kurucularından Bişara Takla’nın Sultan II. Abdülhamid ile İlişkileri ve Osmanlı İmparatorluğu’na Dair Görüşleri
 
Yunus Emre Çakır
Modern Devletin Gözetleme Pratiği Olarak Jurnal ve Yakınçağ Tarihi Kaynağı Olarak Jurnal Defterleri

 Ed. AHMET ÖZCAN

İÇİNDEKİLER:
 
Abdullah Üstün
  • Paradigmalar ve Şahitlikler: Getica’da ‘Rex/Kral’ ve ‘Regnum/Krallık’ Kavramları Üzerine

Özhan Kapıcı

  • Tsargrad’ın Düşüşü, Moskova’nın Yükselişi

Uğur Altuğ

  • XV. Yüzyılda Balkanlarda Osmanlı Kaleleri ve Geçirdikleri Yapısal Değişimler

Güner Doğan

  • Osmanlı-Venedik Sınırında Son Savaş ve Pasarofça Antlaşması Müzakereleri (1701-1718)

Sadık Müfit Bilge

  • 15.-18. Yüzyıllarda Osmanlı Devleti’nde Bağcılık

 Emre Saral

  • Türkiye-Macaristan Dostluk Antlaşması (18 Aralık 1923)

Namık Sinan Turan

  • 2. Abdülhamid Döneminde Diplomaside Sembolik Dil İnşasında Nişanın Yeri

Adil Baktıaya

  • Suriye Protestan Koleji ve Osmanlı Devleti

Emre Güneşer Bozdağ - Ahmet Deniz Bozkurt

  • Osmanlı Hastahanelerinin Teknik ve İdari Etkinliği

Biray Çakmak - Başak Kul

  • Osmanlı Taşrasında Maarifin Modernleşme Serüveni

Bilen Işıktaş

  • Şair’in Kaleminden Ud’un Mızrabına;
  • Şark’ın Hazin Sesleri

A. Merthan Dündar

  • Rus-Japon Savaşı`nın Türk Halklarına Etkisi

İbrahim Şirin

  • Cemil Meriç’in Tarih Anlayışı
 
 

AHMET ÖZCAN

*Türkiye`de Popüler Tarihçilik

Popüler tarihçiliğin tarihsel serüveninin, ürünlerinden yola çıkılarak akademik bir bakışla tespit edilip yazılamamış olması bir eksiklikti. Bu eksikliğin giderilmesi sadece popüler tarihçiliğin değil aynı zamanda akademik tarihçiliğin tarihinin başka bir açıdan yazılmasına da katkıda bulunacaktı. Bu çalışmanın amaçlarından birisi bu boşluğu doldurmaktır.

Hazırlayan: 
AHMET ÖZCAN
MESUT UYAR

*Savaşın ve Esaretin Günlüğü – Irak Cephesi’nden Burma’ya

Taşköprülü Mehmed Efendi, Osmanlı İmparatorluğu’nun Birinci Dünya Savaşı’na katılmasıyla askere alınan binlerce gençten biri…
İstanbul’da talimgâhta başlayan, Irak Cephesi’nde topçu olarak devam eden askerliği Kûtülamare kuşatması sırasında esaretle sonuçlanır. 1914’te seferberliğin ilan edilmesinden 1916’da Burma’daki Rangoon esir kampına gönderilişine kadar yaklaşık iki yıllık süreçte gördüklerini ve yaşadıklarını sıcağı sıcağına kaydeder.
Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Ordusu’nda ihtiyat zabitliği yapmış yüzlerce asker benzer tecrübelerden geçmiş, yaşadıklarını anı, günlük, mektup olarak kaydetmiştir. Bunlardan pek çoğu kaybolsa da, günümüze ulaşan önemli bir kısmı bizlere bir neslin hikâyesini anlatır.

Mesut Uyar ve Ahmet Özcan’ın, Taşköprülü Mehmed Efendi’nin yazdıklarından yola çıkarak o dönemi ve külliyatı değerlendirdikleri makaleleriyle zenginleşen bu anılar, dönemin panoramasının küçük ama önemli bir parçası. 

ÖNİZLEME

AHMET ÖZCAN
*İmparatorluk Çökerken Yeni Bir Ulus Tahayyülü
 
Osmanlı imparatorluğunun savaş sonrası imzaladığı mütareke Kürt milliyetçilerinin faaliyetlerinde farklı bir söylemi ortaya çıkardı.Bu, o güne kadar çoğu zaman telaffuz edilmekten kaçınılan, Osmanlı imparatorluğundan ayrı bir devlet kurma talebiydi. Henüz Osmanlılıktan sıyrılamamış bazı zevat ise özerklikten yana tavır almıştı.

Halife Sultanın sadık tebaası olarak yaşayan Kürtlerin, imparatorluğun asli unsuru olan Türklerin bile bir ulus inşasına sığınmak mecburiyetinde kaldığı zaman, Kürt milleti inşası fikri belki de kaçınılmazdı. Fakat Kürt milleti inşası fikrinin yapıları temelden malûldü.Vakti zamanında bu malûliyeti "Kürt" ve "Kürdistan" kavramları ihtiva ediyordu.
 
2. BASKI
 
ISBN 9756665411
Dil TÜRKÇE
Sayfa Sayısı 103
Boyut 13.5 x 21 cm
 
AHMET ÖZCAN
*Operasyon Var Bu Gece
 
Hüzün, bizi de vurduğunu gözlerimize dolup da boşalmayan bulutlarından belli etti. Muavin, “Isparta yolcusu kalmasın!” diye bağırdığında anamızın akmaya niyetlenmiş gözyaşları coştu, ellerimiz bir süre havada sallandı. Aklımda kalan tek görüntü, otobüsün ardından yetişebildiği kadar koşan, elleri havaya, gözyaşları yere sallanan bir ana ve ağlamaya utanan bir babayla birlikte havalanmış ellerde beliren mahzun gözler…
 
Yemek yiyişimiz birbirine benziyordu. Bir yere yetişecekmiş gibi hızlıydık. Yerken, çamurda koşar gibi sesler çıkıyor, şapırtılara doymuş ağızlarda avurdumuzu şişiren lokma, ekmeğin kutsal yardımıyla boğazımızdan aşağıya iniyordu. Alışkın olduğumuzdan yemek işleri çabuk bitti, bir zorluk çekmedik. Ellerimize bulaşan yağın silinmesine çare aradık, bulduk. Yarısını gazete kağıdına, yarısını belli etmeden üstümüze sürdüğümüz ellerimiz nasıl olsa alışacaktı susuz sabunsuz temizliğe.
 
Yine geceydi. Ay ışığı bütün samimiyetiyle aydınlatıyordu bizi. Yol uzun. Yük ağır. Gözler uzağı görmeyi beceremiyor. Soğuk hareket edince anlaşılmıyor. Durunca soğuktan kurumaya başlıyorsun. Timin bir ilerisine bir gerisine gidip gelirken herkesi badisine denetlettiriyoruz. Önden gelenle arkadan gelen arasındaki irtibatı koparmamak için. Mesafeler kısa, aralıklar alabildiğine yakın.
 
Eksi yirmi mi, kırk mı, desem, bu dereceye kadar olan soğukları bize hissettirmeyecek olan, soğuğu kendisi yiyen elbiselerimiz. Bu kaçıncı misafir bekleyişimiz, ihbarlardan mı, bizden mi? Kimseler gelmiyor. “Bütün görev dönüşleri güzeldir.”
 
Buralara çıkmak zor. Çıkınca inmesi, inince çıkması zor. Ateş de yaktık tabii. Tek bir mevzii yakınında çok üşüyen gelsin, ısınsın diye. Yine de Haziran’ın yaz soğuğunu, kış soğuğundan ayıran bütün incelikleriyle tattım. Ateş de kâr etmedi üşümemize..
 
ISBN: 6052883358
Dil: TÜRKÇE
Sayfa Sayısı: 207
Boyut: 13.5 x 21 cm
 
 

AHMET GÖZLÜ

*Kıbrıs Eskiçağı ve Jeopolitiği

Kıbrıs adı politik gündemimize oturduğu zaman, ülkemizin iktidar ve bürokratik elitleri, genel olarak iki disiplinin jargonu üzerinden bir söylem üretmektedir. Söz konusu iki disiplin şunlardır;
1-Dış politika: Bu disiplinde Kıbrıs, ulusal ve uluslar arası bir kriz alanı olarak ele alınır.
2-Jeostrateji: Bu disiplinin bir sonucu olarak Ada, ulusal ve uluslar arası düzlemde jeostratejik bir savunma ve güvenlik programının içinden ele alınmaktadır.
Fakat bu iki disiplinin jargonu içine kapatılmış olan Ada’nın kendine özgü ve uzunca mazisi üzerine hiç mi konuşamayız?
Mesela Ada’nın ilk insanlarını, ilk barınaklarını, ilk şehir ve yerleşimlerini, ilk çiftçilerini, tarih öncesi kimliğini hangi jeokültürel plaka içinde kazandığını, yerel monarşilerin çatışma ve oydaşmalarını, bölgesel güçlerin nüfusunu ve karşıt reaksiyonları, politik ontolojisindeki kronik partikülarizma (parçalanmışlığı) ve coğrafi mekan vahdaniyetinden yoksunluğunu, yazılı tarihinin başlangıçlarını vs. merak edemez miyiz?
Kuşkusuz, bir ülkenin stratejik tasavvur ve jeopolitik öneriler setinin, çok yönlü bir şekilde kurgulanıp tahlil edilmiş tarihsel bir bilgi paradigmasına oturtulması zorunluluğu vardır.

AHMET GÖZLÜ

*Fenomenlerin Doğasına Girişe Önsöz

Varlığın kudretiyle vaki olan herşey, farkındalığa yıldızsı bir şölen sunar. Böylece varlık, adeta ilk kez kendi farkındalığıyla kendi şölenine tanıklık eder. Şölenin, huzur temelinde sonsuzca çeşitlenmesi ve renklenmesi için farkındalık, bilince bükülerek vaki olanların kalbine sızar. Varlığın şöleninde sadece bir kezliğine ve biricik olmaklık adına onun kucağına yazgılanmış tüm yanıp sönmeler, arzulu ve kusursuz bir zihin tarafından "bir aradalık"a doğru yutulur.

ISBN: 6055948206
Dil: TÜRKÇE
Sayfa Sayısı: 67
Boyut: 10 x 15 cm

AHMET SEZGİN

*Denizli Milletvekili Mazhar Müfit Kansu

I. Dünya Savaşının ardından Osmanlı Devleti idari sistemi içerisinde çok önceden başlamış olan karışıklıklar iyice artmıştı. Yeni dönemde Damat Ferit Hükümeti İttihat ve Terakki taraftarı olan idarecileri çeşitli bahanelerle görevlerinden azletmekteydi. Mazhar Müfit Kansu da azledilen valiler arasında yer almış ve görevini bıraktıktan sonra Milli Mücadele saflarına katılarak Erzurum`a gelmiştir. Burada Mustafa Kemal Paşa ile tanışması ve onu desteklemesi Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuran kişiler arasında yer almasını sağlamıştır. Milli Mücadele devam ederken Hakkâri milletvekili olarak son Osmanlı Mebusan Meclisinde ve Büyük Millet Meclisinde yer alan Mazhar Müfit Kansu, Cumhuriyetin ilan edilmesi ile Türkiye Büyük Millet Meclisi`nin II. Döneminde Denizli`den milletvekili olmuştur. II. Yasama Döneminde başlayan Denizli milletvekilliği VI. Yasama Dönemine kadar devam etmiştir ve VI. ve VII. Dönemde Çoruh milletvekili olarak Mecliste yer almıştır. Çoruh milletvekilliğinden sonra siyasi yaşama veda etmiştir. Meclis içerisinde, birçok komisyonun üyeliğini ve başkanlığını yapmıştır. Birçok teklif, takrir, mazbata vermiş ve birçok konuda Bakanlara yazılı ve sözlü soru sormuştur. Meclis dışında Kayseri ve Elazığ`da çeşitli görevler üstlenmiş ve İstiklal Mahkemesi Başkanlığı ve üyeliklerinde de bulunmuştur.Milletvekilliği görevini bıraktıktan sonra çok uzun bir süre geçmeden 13 Kasım 1948 tarihinde vefat etmiştir. 

 

ÖNİZLEME

 AYDIN EFE

*Hataylı Osmanlılar

İnsan yaşadığı şehrin temsilcisidir. Gerek karakter ve gerek yaşayış itibariyle mensup olduğu şehrin izlerini taşır. Bir şehri tanımanın yolu o şehrin insanını tanımaktan geçer. Elinizdeki eser Osmanlı döneminde yaşamış olan, 240 Hataylı şahsiyetin hayat hikayelerini anlatıyor. Bunu yaparken de bu şehrin siyasi, sosyal, kültürel pek çok bilinmeyeni konusunda önemli ipuçları veriyor.

Hatay Devleti`nin tek cumhurbaşkanı olan Tayfur Sökmen, Hatay`ın anavatana katılmasında rol oynayan Reyhanlı Aşireti ve Küçük Alioğullarının mensupları, hanedan ailelere mensup kişiler, Kaymakamlar, din adamları, memurlar, şairler ve siyasetçiler bu Kitapta ayrıntılı olarak ele alınıyor.

Bu eseri inceleyenler, Hatay`ın yüzyıllar boyunca tecrübe ettiği kültür ve medeniyet birikiminin Osmanlı döneminde burada yaşayan önemli şahsiyetlerin hayat hikayeleriyle kesiştiğini ve onların yetişmesine katkıda bulunduğunu göreceklerdir.

AYDIN EFE 

*Tarsuslu Osmanlılar

Yaklaşık 10 bin yıllık bir geçmişe sahip olan ve bu uzun süre boyunca ismi hiçbir suretle değişmeyen Tarsus, Asur ticaret kolonileri ve Roma İmparatorluğu dönemlerinde büyük bir ticaret ve kültür merkezi oldu. Osmanlılar dönemine ulaştığında, geçmişin kültür birikimini, bu yeni döneme taşımayı başardı. Yakın bir zamana kadar bir liman kenti olan Tarsus?un zengin ticari ve kültürel altyapısı, çeşitli ilim ve sanat faaliyetine zemin hazırladı. Bulunduğu bölgenin eğitim merkezi olması nedeniyle, Anadolu?nun birçok yerinden farklı kültürlere mensup insanların gelerek yerleştikleri ve yaşamlarını sürdürdükleri şehir oldu. Osmanlı?nın yıkılış sürecinde ise, Kuvayı Milliye teşkilatı sayesinde ciddi bir direniş merkezi olmuş ve İstiklal Harbi?ndeki müstesna yerini almıştı. Tarsus?un kültürel zenginliğini ?insan? boyutuyla ele alan bu eserde, Osmanlı döneminde yaşayan ve bir kısmı Cumhuriyet dönemini de görmüş olan Tarsuslular ele alınmıştır.

AYDIN EFE

*Çankırı Tarihinin Kaynakları I Çerkeş Temettuat Defteri

 

AYŞE ÖZKAN

*Bağımsızlıktan Sırp-Hırvat-Sloven Krallığı`na Sırplar

1878`de Berlin Antlaşması`nın imzalanmasıyla Sırbistan`da Osmanlı Devleti`nde dört asırlık egemenliği son bulmuş ve Sırplar bağımsız olmuşlardır.1878 yılındaki bağımsızlıktan sonra Osmanlı Devleti Sırbistan`da kenara çekilirken, başrol oyuncusu olarak Avusturya ortaya çıkmıştır.1878`deki bağımsızlıktan 1918`de Sırp-Hırvat-Sloven Krallığı`nın kuruluşuna kadarki bu 40 yıllık süreçte Avusturya-Rusya çekişmesi dış ilişkilere damgasını vururken, içeride de Sırp partilerinin ve devlet adamlarının mücadelesi belirleyici olmuştur.Obrenoviç ve Karacorçeviç hanedanlığı arasındaki mücadele ise kanlı bir şekilde noktalanmıştır.

 

ISBN: 9752553804
Sayfa Sayısı: 423
Cilt Tipi: Karton Kapak
Boyut 13.5 x 21 cm

 

ÖNİZLEME

 

AYŞE ÖZKAN

*Sırbistan`da Bir Aile Trajedisi

Aşk imiş her ne var âlemde/ İlm bir kıyl ü kâl imiş ancak"

Fuzuli`nin meşhur beytine nazire olarak ve onu haksız çıkarırcasına aşkı ve ilmi buluşturduğum bu eser, temelinde aşk üzerinden siyasal iktidar mücadelesine belgelerle tanıklık etmektedir. İnsana dair hiçbir duygunun yabancısı olunamayan bu hayatta/dünyada kral da kraliçe de olunsa aşkı, nefreti, hüznü, acıyı, tutkuyu, ihtirası benzer tezahürlerle gözlemlemek mümkündür. Dolayısıyla 1878`de Osmanlı Devleti`nden bağımsız olan ve 1882`de kraliyet ilan edilen Sırbistan`da siyasi gelişmeler, Kral Milan Obrenoviç ve eşi Kraliçe Nataliya Obrenoviç`in fırtınalı ilişkileri ile birbirine paralel ilerlemiştir. 

Bu eser Kral Milan ve Kraliçe Nataliya`nın fırtınalı ilişkilerine ışık tutarken, oğulları Aleksandar Obrenoviç ve onun eşi Draga Maşin`e de yer vermektedir. Aşkla başlayan evliliğin hangi sebeplerle çatırdayıp yıkıldığı, eşlerin birbirlerine karşı tavırları ve sorumlulukları, onların karakteristik özellikleriyle açıklanmaya çalışılmıştır. Kral Milan ve Kraliçe Nataliya`nın mektupları olayları anlama/anlamlandırmada ve onların karakterlerini ortaya koymada çok açıklayıcı olmuştur. Kral Aleksandar Obrenoviç`in anne-baba çatışması arasında geçen hazin hayatı, Draga Maşin ile yaptığı bahtsız evlilik ve birlikte öldürülmeleri de bu eserin konuları arasındadır.

 

ÖNİZLEME

AYŞE ÖZKAN

*Miloş`tan Milan`a Sırp Bağımsızlığı

Son 15 yıldır meydana gelen olaylar Türkiye`de Balkanlar`a ilgiyi artırmış ve Balkanlar hakkında araştırmalar çoğalmış olsa da Sırbistan, Türkiye açısından Balkanlar`ın karanlıkta kalan yerlerindendir. Her ne kadar Sırbistan`la ilgili isyan dönemine ait çalışmalar var ise de, isyan sonrasıyla ilgili çalışmalar çok azdır. 1804 yılında Osmanlı Devleti`ne isyanla başlayan ve 1830 yılında muhtariyetin kazanılmasıyla devam eden Sırp bağımsızlık süreci, 1878 Berlin Antlaşmasıyla tamamlanmış ve Sırplar bağımsız olmuşlardır. Sırplar bağımsız olarak en büyük emellerini gerçekleştirmiş olsalar da Sırbistan`daki Obrenoviç ve Karacorceviç hanedanlıkları arasındaki mücadele bağımsızlıktan sonra da devam edecek ve Sırbistan kanlı olaylara sahne olacaktır.

 

ISBN: 9752553170
Sayfa Sayısı: 378
Cilt Tipi: Karton Kapak
Boyut: 13.5 x 21 cm

 

ÖNİZLEME

EROL KARCI

*Doktor Kasım İzzeddin Bey ve Mekke`de Kolera Salgınları

GÜNER DOĞAN

*17. ve 18. Yüzyıllarda Osmanlı-Venedik İlişkileri

Güner Doğan’ın 17. ve 18. yüzyıllar arasında Osmanlı-Venedik ilişkilerine odaklanan bu çalışması, Akdeniz’de çok uzun süre birbirine rakip olmuş, çatışmış, rekabete girmiş iki devletin birbiriyle ilişkilerinin en heyecanlı kısmını ele alıyor. İki devlet arasındaki ilişkilerin dinamiğini göstermesi açısından incelenen dönemde Osmanlı Devleti ile Venedik arasında iki savaş, iki antlaşma ve iki sınır çizimi gerçekleşmiştir. Sadece iktisadi, ticari, siyasî ilişkileri değil diplomatik mücadeleleri de analiz edildiğinde Osmanlı ve Venedik ilişkileri tarihyazımı açısından dikkate değer bilgiler sunmaktadır. Arşiv çalışmalarını hem Venedik kaynaklarına hem de Osmanlı kaynaklarına dayanarak genişleten Güner Doğan, “Venediklü ile dahi sulh oluna” ile kendi alanında da esinlendirici ve önemli bir başvuru kaynağı ortaya koyuyor.
 
“Kurulduğundan beri Osmanlı Devleti’nin en fazla mücadele ettiği devletlerden birisi Venedik Cumhuriyeti’dir. Her iki devlet evvela denizlerde, ardından Osmanlı Devleti’nin hızlı ve bir o kadar başarılı fetihleri sayesinde Balkanlar’da karşılaşmıştır. Osmanlı için temel muhatap Viyana Sarayı idi. Venedik-Avusturya ittifakı tıpkı savaş meydanlarında olduğu gibi barış masasında da kendine yer bulacaktı.” 

ISBN: 9750522642
Dil: TÜRKÇE
Sayfa Sayısı: 366
Boyut: 13 x 19.5 cm

GÜNER DOĞAN

*Boundary Letters - Ottoman Officials to Luigi Ferdinando Marsili

 

Hitit Üniversitesi ile Bologna Üniversitesi işbirliğinde gerçekleştirilen“Between Ottoman Pashas and L. F. Marsigli: Letters and Contracts / Boundary Letters: Ottoman Officials to Count Luigi Ferdinando Marsigli” konulu projenin kitabı.

Bu çalışmada XVIII. yüzyıl başlarında diplomatik ilişkilerin nasıl yürütüldüğünü ve Karlofça Antlaşması’ndan sonra Osmanlı İmparatorluğu ile Avusturya (Habsburg) İmparatorluğu arasındaki sınır problemlerinin nasıl çözüldüğüne dair ayrıntılar yer almaktadır. Çalışma aynı zamanda çağının önde gelen asker ve bilim adamlarından Kont Marsili’nin hayatının bir bölümüne ışık tutmakta ve Osmanlı devlet adamlarıyla olan yazışmalarını günümüz araştırmacılaının dikkatine sunmaktadır.  

İngilizce - Türkçe.

ISBN:978-605-4733-87-3
Sayfa sayısı:127

GÜNER DOĞAN

*Sınırlar Üzerinde Bir Hayat: İtalyan General Kont Luigi Ferdinando Marsigli ve Osmanlı İmparatorluğu

İBRAHİM ONAY

*Türk Kültüründe Şamanist Hava Büyücülüğü

Tanıtım Bülteninden;

Türkler, geçmişte bozkırın yetenekli savaşçıları olarak bilinmekteydiler. At üzerinde dörtnala giderken, öne ve arkaya ok atabilen harika askerlerdi. Savaşlarda özellikle sürate ve teşkilatlı biçimde hareket etmeye dayanan askeri stratejileri uygulamaktaydılar.Bu yüzden başka toplumlarca, korkulan düşmanlar olarak tarif edildiler.

Üstelik bu yetenekler, onların savaş alanlarındaki başarıları kadar pek çok devlet kurabilmelerinin de temel nedenlerinden biri olarak kabul edildi.Fakat bazı zamanlarda gördüğümüz üzere, onlar hakkındaki ilginç anlatılardan bazıları; savaşlarda düşmanları üzerine yağmur, kar veya dolu yağdırabildikleri hakkındaydı.Yine Türkler, istedikleri zaman göğü sisle kaplıyor veya fırtına çıkarmak suretiyle, sadece hasımlarının üzerinde etkili olan çeşitli hava olaylarına neden olabiliyorlardı.

Anlaşılan Türkler, bunları yapabilen sihirbaz-büyücülere ve onların kullandığı sihri-dinideğeri bulunan taşlara sahiptiler. Pek çok tarihi kanıt, bu anlatılanların şeklinde olsa doğru olduğunu göstermektedir. Peki buna imkân sağlayan tarihi geçmiş ne kadar eskiye gitmektedir?

Bu faaliyetin altında yatan büyü-sihir mi, din mi? Yadaher ikisi mi? Bu çalışma, pek çok tarihi kaynakta izlerini gördüğümüz ve varlığını hissettiğimiz bu uygulamanın köklerini ve anlamını kavramaya çalışmaktadır. Çoğu zaman savaşlarda ve bazen de efsanelerde, bu yeteneği veya bununla ilgili olarak bahsedilen özel taşı göreceğiz. Bu uygulamanın arkasında var olan tarihi birikim ve zenginlik pek çoğumuzu şaşırtacak kadar derin bir anlam barındırmaktadır.

Aslında bu çalışma,sadece Türklerin hava olaylarını kontrol altına alan Şamanist uygulamalarını ve buna imkân sağlayan taşlarıyla olan ilişkisini değil, kültürel tarihine dair pek çok alanın da incelenmesi çabasından ibarettir.

 

 

 

İSMET ÜZEN - YÜKSEL ÖZGEN

*Bir Milletin Atasına Vedası

Mustafa Kemal Atatürk 10 Kasım 1938 yılında vefat etmesine rağmen asıl cenaze töreni Milli Yas günü olarak kabul edilen 21 Kasım 1938 günü tüm yurtta yapılmıştır. Cenaze töreni programı öğleden önce ve öğleden sonra olmak üzere iki kısımda gerçekleştirilmiştir. Ankara’daki resmi program da radyo aracılığı ile Türkiye’nin her yerinden takip edilmiştir.


Bu çalışmada, 21 Kasım 1938 günü Türkiye’nin çeşitli il, ilçe, nahiye ve köylerinde yapılan bazı cenaze törenleri hakkında bilgi vermektedir. Cenaze törenlerinde yapılan konuşmalar ve okunan şiirler Türk milletinin Atasına olan duygu ve düşüncelerini açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu konuşmalarda, Atatürk’ün ölümünden duyulan derin üzüntü, Cumhuriyetin on beş yıl içindeki kazanımları, Atatürk’ün sadece Türk milletine değil dünyaya örnek bir lider olduğu ifade edilmiştir.


Ayrıca, bu konuşmalarda Atatürk’ün kahramanlığı, aklın, bilimin, dehanın, inkılapçılığın ve devlet adamlığının tarihteki en büyük örneği olduğu anlatılmıştır.
Yurt genelinde yapılan Atatürk’ün cenaze törenlerindeki konuşmalar, okunan şiirler ve hatta cenaze töreni meydanlarından yansıyan fotoğraf kareleri O’nun milleti tarafından ne kadar çok sevildiğini göstermektedir.

İSMET ÜZEN

*Osmanlı`nın Çöl Yürüyüşü

Bir coğrafyanın sahip olduğu özellikler, ona tarihte önemli roller oynama imkanı vermiştir. Özellikle sahip olunan avantajlar her zaman dış istilalara davetiye çıkarmıştır. İşte Mısır bu ülkelerden biridir ve Asya ile Afrika, Doğu ile Avrupa arasında bir köprü olduğu için sık sık istilalara maruz kalmıştır. Birinci Dünya Savaşı yıllarında, Süveyş Kanalı’na hakim Mısır’da konuşlanan millet de İngilizlerdi ve savaşın kaderini değiştirebilecek Kanal Seferleri de bu dönemde gündeme gelen en önemli harekattı. Ancak sefer aceleye getirilmiş ve yeterli hazırlık yapılmamıştı. Cemal Paşa’nın da Mısır’ı fethetmek konusunda acelesi vardı. Mısır’ı ele geçirerek tarihe geçmek istiyordu. Türk kamuoyu da Mısır’ın İngilizlerden geri alınmasını bekliyordu. Ama Birinci Kanal Seferi’nde, 70.000 kişiye karşı 25.000 kişiyle Mısır nasıl fethedilecekti? Öyle ki elinizdeki kitapta, İngilizlerin ciddi bir biçimde, Osmanlıların kanala karşı muhtemel bir saldırısı konusunda, on yıl boyunca nasıl zihin egzersizi yaptığı ve bir gün bu saldırıyı bekledikleri ortaya konulmuştur. Fakat Türklerin zayıf saldırısı geçen on yıl içinde İngiliz korkularının nasıl abartılı olduğunu göstermiştir. Yine de Birinci Dünya Savaşı içinde Türklerin gösterdiği çabalar, İngilizleri iki yıl boyunca diken üstünde tutmaya yetmiştir. “Her yeri örtmek isteyen hiçbir yeri örtemez” sözü tüm Osmanlı cepheleri için geçerli olduğu gibi Sina Cephesi için de geçerliydi. Osmanlı Devleti tüm savaş boyunca -Çanakkale Cephesi hariç- hiçbir cepheye yeterli kuvvet ayıramamıştı. Kanal Seferleri boyunca Türk ve İngiliz kayıplarının toplam olarak yaklaşık 8 bin – 9 bin kişiyi (7 bin Türk, 2 bin İngiliz) geçmediği görülüyor. Sonuçta o zaman gösterilen çabalara rağmen Osmanlı İmparatorluğu yokluk ve çeşitli sıkıntılar nedeniyle önce Sina’yı, ardından Filistin ve Suriye’yi kaybettiyse de Lloyd George’un dediği gibi Birinci Dünya Savaşı’nın uzamasına neden oldular. Sina’da “Beyaz Adamın” katlanamayacağı insanüstü gayretleri zaferi getirmedi ise de bu cephede bulunanları hürmetle ve gururla anarak “Yemen Türküsü”nün ne kadar anlamlı olduğunu şimdi daha iyi görmekteyiz.

İSMET ÜZEN

*I. Dünya Harbinde Sina Cephesi ve Çöl Hatıraları

Birinci Dünya Savaşında,İngilizlerin Uzak Doğudaki kuvvetlerinin,kesin sonucu sağlayacak Batı Cephesine sevk edilmelerini mümkün olduğu kadar geciktirmek ve çok sayıda ingiliz kuvvetini Mısır`da oyalamak,Alman savaş stratejisi ve savaşın seyri açısında gerekli idi.Süveyş Kanalı,Almanlar tarafından `İngiliz imparatorluğunun şah damarı`olarak tanımlanmıştı.İşte bu şah damarının kesilmesi yani Kanal trafiğinin engellenmesi gerekiyordu.

MEHMET ŞAH ÖZCAN

Eserde, Türkiye’nin yakın dönem siyasi tarihinin en tartışmalı konularından biri olan ve 27 Mayıs 1960 Askerî Müdahalesi öncesinde siyasi gerilimlerin doruk noktasını teşkil eden Cumhuriyet Halk Partisi ile muhalif basının faaliyetleri hakkındaki Meclis tahkikatı konusu ele alınmaktadır. Bugüne kadar Meclis tahkikatı ve özellikle siyasi, hukuki ve anayasal işleyişi ile tahkikat dâhilinde elde edilen bilgiler herhangi bir çalışmada bütünüyle ortaya konmamıştır. Bu çalışma ile sözü edilen bu eksiklik giderilmiştir.

Meclis tahkikatının kavramsal, kuramsal ve tarihsel alt yapısı, Demokrat Parti iktidarını söz konusu tahkikatı açtırmaya götüren süreç, tahkikatın oluşum aşamaları ve 27 Mayıs 1960 Askerî Müdahalesi’ne sebep olan gelişmeler ayrıntılı olarak işlenmektedir.

Eser, arşiv belgeleri başta olmak üzere Demokrat Parti Meclis Grubu ve Meclis tutanakları, dönemin basınında yer alan haberler ve birçok telif eserden faydalanılarak hazırlanmıştır. Bu çalışmanın, Türkiye’nin yakın dönem siyasi tarihinin daha iyi anlaşılmasına katkı sunacağı düşünülmekte ve benzer çalışmalara ışık tutacak nitelikte olduğu değerlendirilmektedir.

MUSTAFA KALKAN

*Kırgızlar ve Kazaklar

Kırgızlar ve Kazaklar farklı tarihî seyirlerin aynı kaderi paylaşmak zorunda bıraktığı iki Türk kavmidir. Kırgızlar, Yenisey-Altay sahasında varlıklarını sürdürme mücadelesi verirken Kazaklar bu mücadele arenasında yerlerini bile alamamıştır. Ancak, zaman, Kazaklara büyük devletleri kurma şansını tanırken, hep mücadele çemberi içinde kalan ve bulunduğu coğrafî konum gereği siyasî mücadelelere dahil olan Kırgızlara o kadar da cömert davranmamıştır, Yenisey sahasını terk etmek zorunda kalan Kırgızlar, Tanrı dağlarına geldiklerinde kader ortakları olan Kazaklarla karışıp kaynaşmaya ve zamanla kan bağı tesis etmeye başlamışlardır.Her iki kavmin tarihî ve etnik dokusu sürekli bir değişime uğramış, toprakları büyük istilalar görmüş, yaşam mücadelesi veren boylar hayatta kalmanın yolunu oluşturdukları ittifaklarda aramışlardır. Orta Asya topraklan askerî hiyerarşinin yer aldığı, acımasız bir yaşam düzeninin hakim olduğu, zayıfa yaşama şansı vermeyen bir düzene sahip olduğu için sadece ve sadece güçlülere ayakta kalma hakkı tanımıştır. Bu mücadeleler sırasında birbirleriyle adeta kenetlenen, büyük badireler atlatmalarına rağmen Karakitay, Karahanlı, Selçuklu, Moğol, Kalmak (Oyrat) ve Rus hakimiyetine karşı koymayı başaran iki kavmin ortak tarihi bu kitapta ele alınmıştır.

ISBN: 9758839497
Dil: TÜRKÇE
Sayfa Sayısı: 400
Boyut: 13.5 x 21 cm

Çev. MUSTAFA KALKAN

İçindekiler :

BİRİNCİ BÖLÜM
BULGARLARIN GEÇMİŞTE YAŞADIKLARI OLAYLAR ve BUNA BAĞU HABERLER HAKKINDA
Bulgar Şehri, Hakanları, Mülkü, Eserleri ve Durumu Hakkında
Bulgar Halkının Ortaya Çıkışı Hakkındaki Fasıl
Hazarlar Hakkında Anlatılanların Faslı
idil Hakkında Anlatılanların Faslı
Bortas Hakkında Anlatılanların Faslı
Başkırtlar Hakkında Anlatılanların Faslı
Kıpçaklar Hakkında Anlatılanların Faslı
Ruslar Hakkında Anlatılanların Faslı
Hazar Halkının Durumu, Savaşları, Bulgar İli (Ülkesi) ve Buraya İslâmiyet`in Girişi Hakkındaki Fasıl
Bolgar (Bulgar) İsmi İle Alakalı Olarak Gösterilen Açık ve Doğru Haberlerin Faslı
Bulgarların Savaşları Hakkındaki Fasıl
Bulgar Halkının Eserleri ve Âlimleri Hakkındaki Fasıl
Bulgar Hanları Hakkındaki Fasıl

İKİNCİ BÖLÜM
TATAR HANLARI ve ONLARIN BU MEMLEKETE GELİŞLERİ HAKKINDAKİ FASIL
Kazan Şehrinde Kurulan Yeni Devlet Hakkındaki Fasıl
Astrahan (Eşterhan) Şehrinde Kurulan Devlet Hakkındaki Fasıl
Kirmen Şehrinde Kurulan Kasımîye Devleti Hakkındaki Fasıl
"Tevârîh-i Bulgariye" İsimli Kitaptaki Açık Yanlışlar, Çirkin Yalanlar ve Vakıaların Karıştırılması Hakkındaki Açıklamalı Fasıl

EL-KISMU`S-SÂNÎ MlN KİTABI MÜSTEFÂDÜ`L-AHBÂR FÎ AHVÂL-1 KAZAN VE BULGAR
KAZAN VE BULGAR`DAKİ DURUM HAKKINDA YARARLANILAN HABERLER ADLI KİTABIN İKİNCİ CİLDİ
Kazan`ın Rusya Birliğine Girişi ve Tatarların Yeni Şartlardaki Durumu
I. Peter (Deli Petro)
Orenburg Şehri
Kazan Tarihinden Sayfalar
Kazan`ın Önemli Eserleri, Sokakları, Meydanları ve Pazarları
Kazan`da Bulunan Eski Mezar Taşları
Tatarların idare Organları
Müslümanların Dini İdaresi, Azaları ve Reisleri
Kazan Şehrindeki Tatar Ratuşası ve İdarecileri
Kazan`ın Etrafındaki Bazı Köylerin Kısaca Tarihi
Şahıslar ve Önemli Olaylar
Mimarî Kalıntılar (Eserler)
"Müstefâdü`l-Ahbâr..."in ikinci Cildinde Zikredilen Medreselerin isimleri
"Müstefâdü`l-Ahbâr Fî Ahvâli Kazan ve Bulgar"da Geçen Eser Adları
DİZİN

ISBN: 9751620903
Dil: TÜRKÇE
Sayfa Sayısı: 347
Boyut: 16 x 24 cm

Çev. MUSTAFA KALKAN

*Türkler ve Kağanlıkları

Uzun yüzyıllar Orta Asya (Türkistan), Batı için önemli ve keşfedilmesi gereklilik arz eden bir araştırma sahası olarak kabul edildi. Batılılar kadar, Ruslar da Orta Asya üzerinde var olan emellerini gerçekleştirmek amacıyla yüzlerce yetişmiş insanı bu topraklara gömmekte tereddüt göstermedi. Beklenen sonuçlar, uzun yıllar süren araştırmaların sonunda geldi ve her iki dünya (Doğu ve Batı) Orta Asya üzerindeki beklentilerini gerçekleştirmeyi başardı.

Alanında yetiştirilen mütehassıslar, bu seyre bağlı olarak değerli eserler neşredip dünyaya Orta Asya`yı tanıttılar. Orta Asya`da Türkler önemli bir yere sahip oldukları için ağırlıklı araştırmalar da bu konular üzerine yoğunlaştı. Göktürkler, Türgişler, Karluklar, Uygurlar, Karahanlılar, Moğollar, Çağataylar ve Mogulistan Devleti dönemindeki tarihî seyir, yönetim şekli, tarım ve hayvancılık hayatı, sanat, dinî inanışlar vd birçok konu yayınlanan bu araştırmalarla okuyucuya sunulmaya çalışıldı.

Yayınladığımız eserin yazarı, elli yılı aşkın bir birikimle ölümünden iki yıl önce bu çalışmayı tamamladı. Ö. Karayev, Karahanlılar ve Kırgızlar üzerine yayınladığı diğer çalışmalarla, Rusya`daki ilmî mahfillerin şimşeklerini üzerine çekmiştir. Baskakov, Kononov, Potapov, Hudyakov, Klyaştornıy gibi değerli akademisyenlerle Türk tarihi üzerine yapılan tartışmalar, SSSR döneminde yankı uyandırmıştır.

Elinizdeki eser, Türkler ve kurdukları devletler üzerine uzun yıllar sonuçlandırılamayan birçok tartışmaya açıklık getiren değerli bilgileri ihtiva etmektedir. (Arka kapaktan)

ISBN:978-9944-425-83-4

Dil: TÜRKÇE

Sayfa sayısı: 277

 

MUSTAFA KALKAN

*Sovyetler Birliği`nin ve Rusya Federasyonu`nun Orta Asya Üzerindeki Stratejik Planları

Sovyetler Birliği Çarlık Rusyası`nın, Rusya Federasyonu ise Sovyetler Birliği`nin mirasını reddeden kötü vârisler şeklinde gösterilmiştir. Aslında modern dünyada kullanılan usuller bellidir, uygulamada ve metotlarda bazı farklılıklar söz konusudur. Zaman uygulamalarda kullanılan malzemelerde değişikliğe gitmeyi zorunlu hale getirmiştir.

Sovyetler Birliği acımasız üstünlüğünü askerî güce dayalı olarak inşa ederken bugün Rusya Federasyonu doğal gazın, petrolün ve suyun tehdit unsuru olarak kullanımını ön plana çıkarmakta, gerektiğinde dost ve düşmanlarını eli kolu bağlı halde bırakmaktadır. Dünyada var olmanın yolu sadece askerî güçten geçmemektedir. Devletlerin kaynaklarını stratejik amaçlar doğrultusunda nasıl kullanacağı son dönemlerde acımasız örnekleriyle sergilenmektedir.

Bu kaynakların yönetimi ve devletlerin dünya üzerinde var olma beklentileri alan uzmanı olan stratejistlerin devlet başkanlarına verdikleri bilgiler doğrultusunda yönlendirilmektedir. Prof. Dr. Aleksandr DUGİN gibi Rusya`ya yeni açılımlar kazandıran stratejistlerin Rusya Devlet Başkanı Vladimir PUTİN gibi devlet adamlarına nasıl farklı bakış açıları kazandırdıkları son gelişmelerle daha iyi görülmektedir.

ISBN:978-9944-425-22-3
Sayfa sayısı:209

RECEP BÜYÜKTOLU

*Milletvekili Genel Seçimlerinde DP`nin Seçim Propagandaları

"Milletvekili Genel Seçimlerinde DP`nin Seçim Propagandaları (1946-1957)" adlı eserde Türk siyasetinde önemli izler bırakan Demokrat Parti`nin muhalefette olduğu 1946-1950 yılları ile iktidar olduğu 1950-1960 yılları arasında ortaya koyduğu siyaset anlayışı aktarılmakta. Eserde ayrıca DP`nin seçimlerde benimsediği propaganda anlayışı ve teknikleri, kullandığı afişler, sloganlar, karikatürler de işlendi. Yazar eserini oluştururken arşivleri, hatıraları, dönemin gazetelerini ve dergilerini tarayarak, DP`nin seçim afişleri, broşürleri, dövizler ve piyango biletleri gibi görsel malzemelerini inceledi. Bunun yanı sıra parti tüzüğü ve programı, seçim beyannameleri, radyo, kongre ve miting konuşmalarının da analiz edildiği dört bölümden oluşan bu eser, seçim ve seçim propagandalarıyla ilgili çalışmalara da ışık tutmakta.

ISBN : 9789751746900

Sayfa Sayısı:587

RECEP BÜYÜKTOLU

*İsmet İnönü Döneminde Türkiye`yi Ziyaret Eden Devlet Başkanları

SAİM YÖRÜK

*Fırka-i Islahiye

Ahmed Cevdet Paşa, Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde yaşamış, önemli görevlerde bulunmuş ve birçok alanda eserler kaleme almıştır. Kendisi, önemli bir devlet adamı ve Osmanlı tarihçisi olarak tanınmaktadır.
 Çalışmada, Ahmed Cevdet Paşa’nın, kendisinin de görevli olarak başında bulunduğu Fırka-i Islâhiye’nin 1864 - 1867 tarihleri arasında gerçekleştirdiği faaliyetleri hakkındaki lâyihasının tanıtımı ve değerlendirmesi yapılmıştır. Lâyihada Fırka-i Islâhiye’nin, günümüz Hatay, Gaziantep, Osmaniye, Kahramanmaraş ve Adana il sınırları içerisinde yer alan, Kozan ve Gâvur Dağları bölgesinde yaptığı faaliyetlere dair bilgiler yer almaktadır. Şimdiye kadar varlığından bahsedilmeyen söz konusu lâyihanın tanıtımının yapılması yanında lâyihaya göre Fırka-i Islâhiye’nin Kozan ve Gâvur Dağları bölgesinde yaptığı faaliyetler de kısaca ele alınmıştır.
Bu çalışma ile lâyihanın müellif nüshası incelenmiş, Ahmed Cevdet Paşa’nın bir eseri ilk kez gün yüzüne çıkarılmış ve birinci elden tarihi bir kaynak bilim dünyasının hizmetine sunulmuştur. Kısacası, bu lâyihanın mahiyeti, tetkîki, tahlîli ve Osmanlı tarihi için önemi  çalışmanın konusunu teşkil etmiştir.

ISBN: 6055729950
Sayfa Sayısı: 190
Boyut: 13.5 x 21 cm

SAİM YÖRÜK

*XVIII. Yüzyılın İlk Yarısında Adana Şehri

Adana, tarih boyunca Anadolu şehirleri arasında sahip olduğu iklim özellikleri, doğal kaynakları ve jeopolitik konumu sebebiyle her dönem devletlerin ve toplumların ilgisini çekmiştir. Bu ilgi Osmanlı döneminde de devam etmiştir. Adana, Osmanlı hakimiyetine geçişi ve şehrin gelişmesi bakımından, Konya, Sivas ve Kayseri gibi Selçuklu şehirlerinden ziyade, klasik devir Osmanlı şehir modelini yansıtmaktadır. Bunda şehrin dieğr Anadolu şehirlerine göre daha ileri tarihlerde Türk hakimiyetine geçmesi ve Osmanlı topraklarına katılması etkili olmuştur. Yine Adana`nın tarihi Hac, İpek ve Baharat yolları üzerinde bulunması, Anadolu ve Suriye toprakları ile Doğu Akdeniz arasında bulunması önemini bir kat daha arttırmaktadır. Bu çalışmada Adana`nın XVIII. yüzyılın ilk yarısındaki durumu çeşitli açılardan incelenmiştir. Söz konusu dönemde şehrinin idari, demografik, ekonomik ve sosyal yapısı araştırmanın ağırlık noktasını oluşturmaktadır. Şehrin coğrafi konumu, tarihçesi ve tarihi gelişimine de kısaca değinilmiştir. Çalışmada, özellikle XVI. yüzyılda yapılmış olan tespitlerden hareketle, Adana`nın bu dönemde ansıl bir görünüm sergilediği, geçirdiği değişiklikler ve bunların yansımaları ortaya konmaya çalışılmıştır. Ayrıca, yeri geldikçe diğer Osmanlı şehirleri ile kıyaslanarak bazı değerlendirmeler de yapılmıştır. Araştırmada birincil kaynak olarak XVIII. yüzyılın ilk yarısına ait şer`iyye sicillerinden faydalanılmıştır. Çalışmada sadece Adana Şer`iyye Sicilleri kullanılmamış, başta XVI. yüzyıla ait Tahrir defterleri olmak üzere diğer arşiv kaynaklarına ve Adana tarihi ile ilgili yapılmış çalışmalara da müracaat edilmiştir. Bu çalışma ile ulaşılabilen kaynaklar bütüncül olarak değerlendirilerek Adana şehrinin XVIII. yüzyılın ilk yarısındaki genel görünümü ortaya konmaya çalışılmıştır.

ISBN:9789751631633
Sayfa sayısı:453

TÜRKAN POLATCI DEMİRKOL

*Osmanlı Diplomasisinde Oryantalist Memurlar Osmanlı Belgeleriyle Diloğlanları ve Tercümanlar*

Tarih boyunca devletler birbirleriyle siyasi iktisadi ve sosyal alanlarda ilişki kurmuşlar ve bunu geliştirmişlerdir. Diplomasi olgusu ise bu anlamda devletler arasındaki ilişkilerin kurulması ve devamlılığını sağlayan önemli bir unsur olmuştur. Devletler diplomatik ilişkilerini elçileri vasıtasıyla gerçekleştirmişlerdir. Devletler arasındaki dil farklılığı iletişim sorununu beraberinde getirmiş ve bu sorun diplomasinin geri planındaki asıl aktörlerini sahneye çıkarmıştır. Tercümanlar Dil oğlanları görevlerinin metni harfi harfine çevirmekten çok içeriği aktarmak olması bakımından dil ve kültür aktarıcısı sıfatları ile elçilik ve konsoloslukların iş bitirici unsurları olmuşlardır. Elçiler gelip geçici iken tercümanların kalıcı olması kendilerini sefaretin gerçek idarecisi konumuna yükseltmiştir. Kuruluştan XVIII. yüzyıl sonlarına kadar Osmanlı Devleti için tek taraflı diplomasinin anlamı Avrupa devletler sisteminden kendini soyutlayarak yabancı ülkelere sürekli diplomatik misyonlar göndermemek buna karşılık diğer ülkelerden gelen diplomatik misyonları kabul etmek olmuştur. Bu misyon dahilinde Osmanlı Devleti’nin yabancı dil öğrenmemekte ısrar eden müslüman yönetici sınıfı çoğu zaman kendi dış ilişkilerinde bile dil bilen gayrimüslim tebaadan kişileri tercüman olarak kullanmıştır. Avrupa devletlerinin Osmanlı tebaasından olan bu kişilere itimatlarının olmaması onları ihtiyaçlarını karşılamak için Doğu dillerini küçük yaşta öğretebilecekleri gençler bulmaya yöneltmiş böylelikle doğudaki etkilerini artırmanın yolunu söz konusu toplumların adet ve dillerini bilen diplomatlar yetiştirmekte görmüşlerdir. Bu sayede tercümanlar diplomasinin kilit aktörlerinden biri haline gelmişlerdir. Görevlerinin içeriği bakımından çevirmenlik dışında aracılık müzakereci gözlemci sözcü kanun adamı maslahatgüzar hizmetlerini de yerine getirmişlerdir. Bu özellikleri ile aynı zamanda görevli oldukları ülkenin hukuk ve teamüllerini de bilen önemli bir bilgi ve istihbarat kaynağı konumuna yükselmişlerdir. Ancak XVIII. yüzyılın sonlarından itibaren yabancı sefaret tercümanları Osmanlı hükümetinin zaaf ve tereddütlerinden istifade ederek her biri kendi devletlerinin çıkarları için çalışmaya başlamışlardır. Bu çalışmada konu hakkında yapılan diğer akademik çalışmalardan farklı olarak Osmanlı diplomasisinde Avrupalı devletler adına çalışan sefaret tercümanlarının ve tercümanlık görevinin ortaya çıkışı aktif olarak diplomasideki rolleri arşiv belgeleri ışığında Osmanlı Devleti’nin bakış açısı ile ortaya konulmaya çalışılmıştır.

ISBN: 9786053420347

Sayfa Sayısı: 160

Hazırlayan: TÜRKAN POLATCI DEMİRKOL

*Rusya Sefaretnamesi 1757-1758-Şehdi Osman Efendi*

Osmanlı Devleti``nin yabancı memleketlere göndermiş olduğu sefirlerin İstanbul``dan hareketlerinden başlayarak gittikleri yerlerde gördükleri şeylerle, görüştükleri devlet adamları, siyasi hadiseler ve yaptıkları işler hakkında tanzim ve takdim ettikleri raporlara sefaretname denir. Osmanlı elçilerinin görevlerini tamamlamalarının ardından sultana takdim ettikleri sefaret takrirleri, muhtevalarının siyasi, coğrafi ve kültürel açılardan oldukça zengin olmaları nedeniyle Osmanlı diplomasi tarihi açısından son derece önemli kaynaklar arasında yer almaktadır. Devletler arasındaki münasebetlerin sınırlı iletişim araçlarından dolayı gelişemediği dönemlerde nadiren yapılan ve mahdut bir güzergah takip edilerek gidilen ülkelerle ilişkilerin artmasını sağladığı gibi bunun yanı sıra Avrupa devletleri elçilerine de kültürel ve sosyal bağlamda devletlerin birbirlerini daha iyi tanımaları fırsatını vermiştir. (Önsöz`den)

İÇİNDEKİLER:

KISALTMALAR
ÖNSÖZ
ÇALIŞMA YÖNTEMİ

GİRİŞ
I. ŞEHDÎ OSMAN EFENDİ`NİN HAYATI
II. ŞEHDÎ OSMAN EFENDİ`NİN SEFARETİNE SEBEP OLAN SİYASİ HÂDİSELER
a. Osmanlı - Rus Münâsebetlerine Kısa Bir Bakış
b. 1736 - 1739 Osmanlı-Rus Savaşı ve Belgrad Antlaşması
III. SEFÂRETNÂMENİN ÖZELLİKLERİ
a. Şeklî Özellikler
b. Muhteva Özellikleri
IV SEFÂRETNÂME METNİ
BİBLİYOGRAFYA
DİZİN
TIPKIBASIM

Hazırlayan: TÜRKAN POLATCI DEMİRKOL

*TERCÜMAN-I DÜVEL DEFTERİ XVIII. Yüzyılda Osmanlı’da Yabancı Konsolosluk Tercümanları ve Hizmetkârları

Son dönemlerde, Osmanlı Diplomasi Teşkilâtı ve anlayışı ile ilgili ortaya konulan çalışmaların sayısında bir artış gözlemlenmekle birlikte; bu alandaki çalışmaları ilk elden kaynaklara dayandıran incelemelerin sayısı azdır. Osmanlı devletinin dış politikasını ve diplomasi anlayışının ana hatlarını ortaya çıkarmak bir anlamda “Osmanlı”yı anlamak için atılacak önemli bir adımdır. Bu da ancak Osmanlı`nın diğer devletler ile ilişkilerinde kullandığı diplomasi araçları ve uygulamalarının incelenmesi ile gün yüzüne çıkabilir. Bu çalışma böyle bir düşüncenin ürünüdür. Çalışma bu yönüyle Osmanlı diplomasi literatürüne yeni bilgi ve birikimlerle katkı sağlamayı hedeflemektedir. Tercüman-ı Düvel Defteri, bir değişimin izidir. Bu defter, Osmanlı bürokrasisi ve diplomasisinin geçirdiği aşamaları ve zaman içinde geldiği noktayı çözümlemede kullanabileceğimiz temel kaynaklar arasında yerini almaktadır. İnsanlar, toplumlar, siyasal sistemler ve bürokrasi de zaman içinde değişir. Kazançları ve kayıpları ile birlikte…

UĞUR ALTUĞ

*Fatih Sultan Mehmed Döneminde Tuna Boyunda Osmanlı Düzeni

 

 

 

ISBN:978-963-416-122-6
Sayfa sayısı:459

UĞUR ALTUĞ

*1422-1423 Tarihli Köprülü, Kastorya ve Koluna Vilayetleri Mufassal Defteri

 

Yeni fethedilen bir bölgede Osmanlı sosyal, ekonomik, idari ve askeri yapıları tahrirle tesis edilir, ancak bu işlemden sonra fetih süreci tamamlanmış olurdu. Böylece fetihler tahrirlerle sağlam ve kalıcı bir temel üzerine oturtulurdu. Osmanlılar’ın henüz XIV. yüzyılın ikinci yarısında tahrir mekanizmasını etkin bir biçimde kullanmaya başladıkları bilinmektedir. Ancak arşivlerde tespit edilmiş en eski tahrirler, II. Murad dönemine ait 1431-1432 tarihli Arnavutluk icmâl defterleriydi. Son araştırmalar 1422-1423 senelerine tarihlenen yeni bir defteri ortaya çıkarmıştır. Köprülü, Kastorya ve Koluna vilâyetlerini kapsayan defter, bölgede yapılan mufassal bir tahririn sonuçlarını içermektedir. Bu eserde sunulan defterdeki veriler, Osmanlı fetihleri, iskân politikaları, İslâmlaşma, sosyal, ekonomik yapılar, kurumlar ve kadrolar gibi kuruluş dönemine ait çeşitli meselelere ışık tutmaktadır. Bugün Makedonya, Yunanistan ve Arnavutluk sınırları içerisinde kalmış olan bu bölgede Osmanlıların kurdukları düzenin ayrıntılı bilançosu ve bölge halkının yeni nizam içerisindeki görüntü ve statüleri Balkanlarda ileri sürülen milliyetçi tarih görüşlerini bertaraf edici nitekliktedir.

 

ISBN: 6054907946
Sayfa Sayısı: 273
Boyut: 19 x 28 cm

UĞUR ALTUĞ

*1445 Tarihli Paşa Livası İcmal Defteri

Osmanlı arşivinde bulunan tahrir defterleri oldukça önemli kaynaklardır.. Tahrir defterlerinin bilimsel metotlarla yaını, araştırılması ve tahlili faaliyeti günümüzde büyük bir önem taşımaktadır.. Bu kaynaklar Osmanlı döneminde bilinen dünyanın büyük bir kısmının sosyal, ekonomik, yönetsel, askeri vb. yönlerine ışık tutmaktadır.

ISBN: 9751626585
Sayfa Sayısı: 518
Boyut: 16 x 24 cm

UĞUR ALTUĞ

*Cihan İmparatorluğunun Kurucusu Osman Beg

Tanıtım Bülteninden;

Osman Beg karizmatik bir lider olarak ortaya çıkmadan önce, mevcut koşullar ve coğrafi ortam nasıldı? Ailesiyle, yoldaşlarıyla ve diğer unsurlarla nasıl bir ilişkisi vardı? Bey olarak seçilmesinde ne gibi etkenler belirleyici olmuştu? Askerî faaliyetlerinde geliştirdiği stratejiler nelerdi ve gazîlikle alplığı şahsında nasıl birleştirmişti? Osman Beg, her yönüyle bağımsız bir beylik kurarken nelere önem vermişti? Nasıl bir kurumsal yapılanmayı ve nüfus politikasını benimsemişti? Bizans saray tarihçilerinin bile dikkatini çekmiş olan büyük icraatları niçin Selçuklu kamuoyunda âdeta görmezden gelinmiş ve pek kayda değer bulunmamıştı?

Osmanlı kuruluş ve yükselme dönemleri, askerî ve idarî kurumları ve Osmanlı padişahları gibi meseleler üzerinde araştırmalar yapan Uğur Altuğ, kariyerinin henüz başında Osmanlı erken devirlerine ait arşiv belgeleri üzerine yoğunlaşarak, hocası Halil İnalcık ve Evgeni Radushev’le birlikte, peş peşe imparatorluğun en eski tahrir defterlerinin yayınına imza attı. İnalcık’ın Osmanlı Devleti’nin kuruluş sürecinin cereyan ettiği sahalarda 2000’li yıllarda yaptığı toponomi çalışmalarında da hazır bulundu.

Elinizdeki kitapta Doç. Dr. Uğur Altuğ’un öğrencilik yıllarından beri cazibesine kapıldığı Osman Beg efsanesi, arşiv belgeleri ile en arkaik ve modern kaynaklardan yararlanılarak zaman, mekân, ortam, karizma kavramı ve kurumsal yapılanma süreçleri çerçevesinde inceleniyor. Sevk ve idare yeteneği, atılganlık, cesaret, öngörü, sağduyu gibi özellikleri ve donanımı sayesinde Osman Beg’in, karizmatik otoriter kişiliği ile kendisine çektiği kitlelere nasıl yeni bir ruh ve heyecan verdiği gözler önüne seriliyor.

“Osman Beg”, tüm okuyucuları Osmanlı İmparatorluğu’nun tohumlarının atıldığı zamanlara götürüyor...

YÜKSEL ÖZGEN

 

ISBN:978-605-63999-8-5
Sayfa sayısı:472

YÜKSEL ÖZGEN

*Arşiv Belgelerine Göre Atatürk`ün Çankırı Gezisi

 

ISBN:978-605-61978-3-3
Sayfa sayısı:72

ORTAK ÇALIŞMALAR

Editörler:

YUNUS EMRE ÇAKIR

GÖZDE KALAYCI

Gençlik Projeleri Destek Programı 2018-II. Çağrı Dönemi kapsamında Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından finanse edilen ve İstiklâl Yolu Eğitim Kültür Turizm ve Gençlik Derneği ve Çankırı Karatekin Üniversitesi işbirliği ile 17-20 Ekim 2019 tarihinde ÇAKÜ Uluyazı Kampüsünde gerçekleştirilen Millî Mücadele’de Cephe Gerisi ve İstiklâl Yolu Gençlik Sempozyumu’nun bildiri kitabı yayınlandı. Lisans, Yüksek Lisans ve Doktora seviyesinden araştırmacıların bildirileri ile oluşturulan  esere istiklalyolu.karatekin.edu.tr adresinden ulaşılabilir.

LİSANSÜSTÜ ÖĞRENCİLERİMİZİN YAYINLARI

Kasım BOLAT

Bölümüz Öğretim Üyesi Doç. Dr. Uğur ALTUĞ`un Takdim Yazısı:

Bu eser kuruluş ve yükselme dönemlerinde kritik hadiselerin cereyan ettiği II. Murad, II. Mehmed, II. Bayezid ve I. Selim’in saltanat yıllarında paşa unvanıyla temayüz etmiş olan Osmanlı askerî ve idarî elitleri üzerine odaklanmaktadır. Çalışmanın, Monografik eserlerle, ikincil kaynaklar –özellikle vekâyinâmeler- üzerinde sarf edilen yoğun ve titiz bir mesai sonucunda hazırlandığı derhal göze çarpıyor. Yazar Kasım Bolat, özellikle kronik, tarih ve biyografi cinsi kaynaklardan devşirdiği veriler ışığında, yaklaşık yüz yıllık bir dönemde (1421-1520) vezirlik mevkiini işgal etmiş bulunan paşaları belirleyerek, bunları kimlikleri, kökenleri, kariyerleri ve ifa ettikleri icraatlar bağlamında mercek altına almak suretiyle özgün bir yere taşımaktadır.

Çalışmanın en dikkat çekici özelliklerinden birini, yazarın kaynaklara yaklaşımını belirleyen yöntem oluşturmaktadır. Aşıkpaşazâde, Mehmed Neşrî, İbn Kemal gibi birçok müverrihin sunduğu verileri öncelikle tarih-tarihçi-kaynak düzleminde esaslı bir sağlamaya tâbi tutan Bolat, bu hususta büyük tarihçimiz Halil İnalcık’ın ortaya koyduğu ikaz ve yöntemlere de sadık bir tavır takınmıştır. Böylece paşalara yaklaşımları üzerinden ilgili yazarların zihniyet, tutum ve hisleri de bir dereceye kadar çözümlenmiştir.

Vezirler arasında vuku bulan gerilim, hizip ve çatışmaları da ele alan yazar, İnalcık hocanın henüz 1950’lerde ortaya çıkardığı, “üst yönetimdeki kökensel rekabet ve güç mücadelesinin imparatorluğu yer yer derin bunalımlara ve tehlikeli sonuçlara sürükleyişi” gerçeğini vurgulayarak, bu hususta oldukça dramatik tespit ve yaşanmışlıklar aktarmaktadır.

Son olarak şunu söylemeliyim ki, yüz yıllık kritik bir dönemde imparatorluğun kurumsal yapılanmasında ve siyasî, idarî ve askerî faaliyetlerinde önemli hizmetlerde bulunan vezirlerin öyküsü, kesintisiz bir biçimde okuyucuyu yazarın imgeleminde vücut bulan soluksuz evrenin içerisine sürüklüyor…

Doç. Dr. Uğur Altuğ

Tuğba SAĞLAM CEBESOY

Siyâsetnâmeler devlet yönetimi ve siyâset hakkında bilgi veren, daha iyi bir idâresinin tesis edilebilmesi için hazırlanmış olan önemli kaynaklardır. Kaleme alınan bu eserler, başta hükümdarlar olmak üzere; vezirler ve devlet adamlarına takdim edilmişlerdir. Bunun yanında devlet yönetimine dair öğütler içermesi açısından da güzide eserlerdir. Osmanlı Devleti’nin zengin bir siyâsetnâme geleneğine sahip olması sebebiyle araştırmacılar tarafından son dönemlerde siyâsetnâmeler üzerine önemli çalışmalar yapılmıştır. Siyâsetnâmeler kaleme alındığı devrin siyâsî, sosyal ve ekonomik yapısı hakkında önemli bilgiler içermekle birlikte dönemin yönetim anlayışını, kabul gören değerlerini yansıtması açısından da önemli tarihi vesikalardır. Osmanlı Devleti’nde siyâsetnâme geleneğinin başlangıcı, tercüme ve telif siyâsetnâmeler şeklinde gerçekleşmiş olup bu eserlerin kaleme alınmasındaki gâye, devlet yöneticilerine idâre sanatı hakkında birtakım tavsiyelerde bulunmak ve devlet kurumlarında meydana gelen bozulmalara dikkat çekmek olmuştur. Yazılan bu siyâseynâmelerde hükümdar için gerekli olan vasıflar, saltanatın esasları, yöneten-yönetilen arasındaki münâsebet, hükümdarın adâleti gözetmesi, vezirliğin esasları; yetkileri, vazifeleri, yöneticiye karşı mesuliyet vb. konular işlenmiştir. Vezirler ve devlet adamları tarafından kaleme alınan bu eserler vasıtasıyla hükümdarlar, idâre ettiği yönetimi tekrar gözden geçirme fırsatı bulmuş ve var olan yanlışlıkları düzeltmişlerdir.